"Bu kavanoz doldu mu?" diye sordu. Öğrenciler hep bir ağızdan "Doldu" diye cevapladılar. Profesör "Öyle mi?" dedi ve kürsünün altına eğilerek bir kova mıcır çıkarttı. Mıcırı kavanozun ağzından yavaş yavaş döktü. Sonra kavanozu sallayarak mıcırın taşların arasına yerleşmesini sağladı. Sonra öğrencilerine dönerek bir kez daha;
"Bu kavanoz doldu mu?" diye sordu. Bir öğrenci "Dolmadı herhâlde" diye cevap verdi.
“Doğru" dedi profesör ve yine kürsünün altına eğilerek bir kova kum aldı ve yavaş yavaş tüm kum taneleri taşlarla mıcırların arasına nüfuz edene kadar döktü. Yine öğrencilerine döndü ve;
"Bu kavanoz doldu mu?" diye sordu. Tüm sınıftakiler bir ağızdan "Hayır" diye bağırdılar. "Güzel" dedi profesör ve kürsünün altına eğilerek bir sürahi su aldı ve kavanoz ağzına kadar doluncaya dek suyu boşalttı. Sonra öğrencilerine dönerek "Bu deneyin amacı neydi" diye sordu. Uyanık bir öğrenci hemen
"Zamanımız ne kadar dolu görünürse görünsün, daha ayırabileceğimiz zamanımız mutlaka vardır" diye atladı.
"Nedir hayatınızdaki büyük taşlar?
Çocuklarınız,
eşiniz, sevdikleriniz, arkadaşlarınız, eğitiminiz, hayâlleriniz,
sağlığınız, bir eser yapmak, başkalarına faydalı olmak, onlara bir şey
öğretmek! Büyük taşlarınız belki bunlardan birisi, belki bir kaçı,
belki hepsi. Bu akşam uykuya yatmadan önce iyice düşünün ve sizin büyük
taşlarınız hangileridir iyi karar verin. Bilin ki büyük taşlarınızı
kavanoza ilk olarak yerleştirmezseniz hiç bir zaman bir daha
koyamazsınız, o zaman da ne kendinize, ne de çalıştığınız kuruma, ne de
ülkenize faydalı olursunuz. Bu da iyi bir iş adamı, gerçekte de iyi bir
adam olamayacağınızı gösterir" Profesör, ders bittiği hâlde konuşmadan oturan öğrencileri sınıfta bırakarak çıktı gitti...
Alıntıdır http://www.turkeyforum.com/satforum/showthread.php?t=84338